Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Nedir? Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Ne demektir? Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Yazılı İçerikler Bulundu? Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Aradığınız İçeriklerle İlgili Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Kunuları Bulundu. Lütfen Göz Atınız .
Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Fiyat listesi
Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri
Hazret-i Mevlâna, 30 Eylül 1203?de Horasan?ın Belh şehrinde doğdu. Babası Sultanu?l-ulemâ diye bilinen Bahaeddin Veled, annesi Harzemşahlardan bir prenses olan Mü?mine Hatundur.
Bahaeddin Veled, ilimde, hilimde ve hitabette Belh insanın manevi yöndenistenilen kıvama getirmeye çalışmıştır. O?nu sevmeyenler halk üzerindeki bu engin tasarrufunu çekememiş, ?yerinizi alacaktır? gerekçesi ile kendisini padişaha şikayet etmişlerdi. Dünya malında gözü olmayan büyük veli, dedikoduya meydan vermeden, bir cuma sabahı Belh şehrini aile efradı ve birkaç müridi ile terkeder. Ne var ki, Belh?in bu mânâ sultanının ayrılışından sonra, Belhliler ve Sultan ailesi Moğolların istilâsına maruz kalacak ve bu dargınlığın ağır faturasını canları ile ödeyeceklerdir.
Bahaeddin Veled?in ilk konakladığı yer Nişabur olmuştur. Orada devrin büyük mutasavvıfı Feriduddin Attar, Sultan?ul-Ulemâ?yı karşılamış ve delikanlılık çağında bulunan Mevlâna Celâleddîn?in de bulunduğu bir sohbet yapmışlardı. Hazret-i Mevlâna bu sohbetten çok istifade etmiş, Feriduddin Attar?ın dikkatini çekerek yeni yazmış olduğu ?Esrarnâme? adlı eserinin bir nüshasının kendine hediye edilmesine muvaffak olmuştur.
Daha sonra Bağdat?a gidilmiş, bundan sonra da Mekke ve Medine?ye gidilerek Hac farizası yerine getirilmiştir. Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled Hazretlerinin gönlü, ?Rum diyarı? ismi ile maruf Anadolu?da idi. Nitekim bu istek gerçekleşti. Yola tekrar Hicaz Bölgesi?nden revân olunup Larende?ye kadar gelindi. Anadolu?nun bu şirin mıntıkasında Mevlâna Celâleddîn, Gevher Hatun?la evlendi.
Yıl 1219... Selçuklular?ın başına dünya ve âhiret sultanı diyebileceğimiz madde ve mânâ eri bir hükümdar gelmiştir. Alâeddin l. Keykubat Larende?den Sultan?ul-Ulemâ?yı aile efradı ve mürîdânı ile beraber Konya?ya davet etmiş ve Konya?ya yerleşmesine vesile olmuştur. Burada Alâeddin l. Keykubat, Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled hazretlerine mürid olmuştur. 12 Ocak 1231 yılında ise yine burada Sultan?ul-Ulema, Allah?ın rahmetine kavuşmuştur.
Bu zamana kadar babasının tedrisatında ve mânevî terbiyesinde yetişen Hazreti Mevlâna bundan sonra babasının halifelerinden Seyyid Burhaneddîn Hazretleri?nin terbiyesi ile yetişmiştir. Esasen Mevlâna?nın hayatında üç büyük irşad ehlinin olduğunu görürüz. Bunlardan birisi ve ilki, çocukluk ve delikanlılık dönemlerinin yanında geçtiği kendi öz babası Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled Hazretleri; ikincisi nefis tezkiyesinde onu çok ciddi bir gönül adamı yapacak, nefis merdivenlerinden yükselebilmesi için engin bir çileye sokacak olan büyük mürşid Seyyid Burhaneddin Hazretleri, üçüncüsü, aşk ülkesindeki vuslat kapısı Şems?dir. Diyebiliriz ki Mevlâna?nın mânevî hayatındaki cenin dönemi babasıyla; çocukluk, gençlik, delikanlılık dönemi Seyyid Burhaneddin?le; aşk dönemi ise Şems-i Tebrizî ile geçmiştir.
Seyyid Burhaneddin Hazretleri, Bahaeddin Veled?in metoduna göre, devamlı oruç ibadeti ile Hazreti Mevlâna?ya nefsini tezkiye ettirmiştir. O?na göre (ve gerçek de odur ki) ârifin kalbindeki marifet nurunun ortaya çıkıp parlayabilmesi için açlık şarttır. Seyyid Burhaneddin Mevlâna?ya bunu yaptırmıştır. Mevlâna o kadar yükselmiştir ki, Konya?dan ayrılıp Kayseri?ye yerleşmek isteyen mürşidi Seyyid Burhaneddin?e gönül etmiş, bindiği katırı bu nazla devirerek mürşidinin ayağının kırılmasına sebep olmuştur. Seyyid Burhaneddin Hazretleri de, ayağı kırılmasına rağmen, bu istidatlı talebesine kızması gerekirken tatlı bir tebessümle yanındakilere ?Bizi Celâleddîn göndermiyor? diyerek geri dönmüştür.
Ne var ki, Kayseri?ye gitmeye kararlı olan Seyyid Burhaneddin bir müddet sonra ?bir postta iki arslan oturmaz? gerekçesiyle Konya?dan ayrılmıştır.
Mevlâna?nın bundan sonra Şems-i Tebrizî ile karşılaşıncaya kadar hayatı medresede talebelerine ders vermek, halkı ikaz ve irşad etmekle geçmiştir.
Günlerden bir gün, Konya?ya alışılmamış tipte meczup bir veli gelmişti. Adı Şems-i Tebrizî. Kâinatın her zerresinde, mahlukatın her cinsinde, duran ve hareket eden her maddede Allah?ın tecellisini gören bu zat o kadar kendinden geçmişti ki, nazar ettiği her noktanın yanmaması mümkün değildi. O, bütün bakışlarında aradan çekilir, âlemi seyredinin kim olduğunu gayet iyi bilirdi.
Ve nihayet beklenilen an gelmiş, Mevlâna, medresesinden çıkmıştı. Kendine doğru ilerleyip atının yularını tutan o ulu kişi, kendi kadar güzel bir soru soruyordu bu mânâ erine. Nazarı, Hazreti Mevlâna?nın yüz hatlarında geziyor ve dudakları şu cümleyi söylemekle meşgul oluyordu: ?Söyler misin bana, ?Seni tanıdım? diyen Beyazıd-i Bestâmî mi büyük, yoksa ?Yâ Rabbi seni layıkıyla tanıyamadım? diyen Hazret-i Muhammed (sav) mi?? Hazret-i Mevlâna bu tatlı ve ağır soruyu bir mânâ padişahı olduğunu ifade edercesine şöyle cevaplandırıyordu: ?Hiç şüphesiz ?Seni layıkıyla tanıyamadım? diyen Hazreti Muhammed, ?Seni tanıdım? diyen Beyazıd?den çok büyüktür.? Şems, bu tecelli karşısında bir sayha atıp kendinden geçer. Bundan sonra iki ezelî dost, kimin kime mürid kimin kime mürşid olacağı belli olmayacak bir tarzda müştereken vahdet şerbetini içmeye başlamışlardır.
Her zaman olduğu gibi ?vecd? ve ?aşk?ın insan üzerine bıraktığı çekicilik vasfı yanında bu mutlak kıymeti kaybedeceği endişesiyle halkta kıskançlık dönemi başlar. Nitekim bu iki dost arasındaki muhabbet neticesinde de böyle olmuştur. Onları saran vahdet sarhoşluğunun yanında halkın dedikodusu da artmıştır. Şems?in kararlı tutumu, Mevlâna?nın teslimiyeti dış âleme bütün kapıları kapamıştır.
Öyle bir devre başladı ki, Mevlâna, bütün dost ve arkadaşlarından ve Konya?nın ileri gelen zevâtından ayrılmış, medresesinde Şems ile birlikte sır kabuğuna çekilmişti. Bu hal zamanın insanını harekete geçirmiş, ?Şems denilen bu adam gelip Mevlâna?mızı elimizden aldı? diye halk arasında dedikodular yayılmıştı. Bu dedikodular Şems?in aniden Konya?dan ayrılmasına sebep olmuştur.
Mevlâna, derin hasret ateşleri içinde kıvranırken cemalinde her an Hakk?ı seyrettiği mürşidini aramaya koyulmuştu. Konya?ya gelip gidenden mecnun misâli ?Şems, Şems!? diye soruyor, uçan kuşlardan haber arıyordu. Esasen bu arayış ve yanış Şems?in muhabbetinde yok oluştu. Mevlânâ?nın kemâli için bu ateş günden güne büyüyor, ikinci bir vuslat için sakin bir okyanus zemini halini alıyordu.
Beklenilen haber Konya?da yayılmaya başladı: ?Şems Şam?da.? Haberi alan Mevlâna derhal oğlu Sultan Veled ile birkaç müridini birçok hediyelerle beraber Şam?a gönderir. Şam?da ahşap bir binanın loş odasında karşısındaki şahısla muhabbet eden Şems, gelenlere ilgi duymamış intibaını veren bir tavır alır. Sultan Veled, ruhundaki engin terbiye ile büyük velinin eline dudağını ve alnını kavuşturur ve ?Sultanım önceden çıkan bütün dedikodular için Konya?nın eşrafı ve bütün halkı özür beyan ediyor ve yüce şahsınızı Konya?ya davet ediyorlar.? der. Bu sözlere de rağbet göstermeyen Şems,Sultan Veled?i duymazlıktan gelir, muhabbetine devam eder. Ve gözünü parlatacak, ruhunu sonsuzluk ülkesine kadar yüceltecek sevgilisinin davet teklifini, Hak sözden başka bir söz duymayan kulağıyla işitir; Sultan Veled, ?Efendimiz! Bütün bunların yanında sizi en az sizin kadar seven babam Mevlâna sizi Konya?ya davet ediyor.? der. Bu en güzel davet Şems?i Konya?ya uçurmuştur.
?Şems geliyor!? diye istikbâl için Konya?nın eşrafı ve halkı sokaklara dökülmüş, na?tlar, kasideler, ilâhiler ve Kur?ân-ı Kerim okunmaya başlanmıştı. İki Hak dostu yine karşı karşıyaydı. Mevlâna bu ezel ve ebed mânâ büyüğünü medresesine getirmiş ve onun için mutevazi bir köşe hazırlamıştır. Bu yolculukta Şems Sultan Veled?e mânevî sırlarını verdiğini ifade ediyor. Hazreti Mevlâna, mürşidi Şems?i, kendi terbiyesinde yetiştirdiği evlatlığı ve müridesi Kimya Hanımla evlendirir. Artık Şems tamamen Konya?lı olmuştur.
Bir süre sonra bu iki ezelî dostu çekemeyenler, dedikodu kazanını kaynatmaya başladılar. Mevlâna?yı kemâle erdiren Şems?in şehadeti yaklaşmıştı. Bir gece medresenin etrafını sarmışlar, Mevlâna ile derin vahdet sohbetinde iken onları vahşet plânları ile bu denî âleme çekmişlerdi. Kapı çalınır ve Şems istenir. Gece karanlığında kapıyı açarak karanlığa karışan Şems, bir sayha atarak ortadan kaybolur. Şems?in sadece yerde birkaç damla kanına rastlanır. Bu hadise 1247 senesi Aralık ayının bir Perşembe gecesi olmuştu. Rivayetler Şems?in o gece şehit olduğunda kuvvet kazanıyor.
Bu devreden sonra Mevlâna artık yalnızdır. Ah-ı enîn ile günleri ve geceleri geçirir. Baştan başa aşk vadisi olan meşhur Mesnevî?sini bu dönemde kaleme almıştır.
Şems?in ahirete rıhletinden sonra onun ölümüne inanmak istemeyen Hazreti Mevlâna sanki her zaman gelecekmiş gibi bir bekleyiş içindedir. O da Şems?in şehadetini bilmesine rağmen varlığının her zerresine nüfuz eden Şems?in muhabbetini bu arayışla tatmin ediyordu.
Gördüğü her varlıkta, işittiği her ses ve sözde Şems vardı. Şems bir ayna olmuş, o aynada Mevlâna kendini seyretmeye koyulmuştu. Mevlâna ?Ben o, o ben; onunla aramızda bir fark yoktur!? diyerek bu ilâhî gerçeği ifade etmeye çalışıyordu. Mevlâna bütün gecelerini kendi gönül âlemindeki Şems?in varlığı ile değerlendiriyordu ve bu gecelerde 7-8 gazel birden yazabiliyordu. Bu gazellerde önce ?Hâmuş? mahlasını kullanmış, daha sonra da doğrudan doğruya Şems?in adını söylemişti.
Mevlâna?nın bundan sonraki irşad döneminde Kuyumcu Selahaddin isminde büyük bir veliye rastlıyoruz. Diğer yetiştirdikleri arasında oğlu Sultan Veled, Emir Süleyman, Çelebi Hüsamettin gibi büyük zevâtın olduğunu da görüyoruz.
Mevlâna devrin büyüklerinden olan Muhyiddin-i Arabî?nin evlâtlığı Sadreddin-i Konevî ile de sohbet etmiştir.
Zaman ilerledikçe Mevlâna?nın varlık ağacı (vücudu) zayıf ve nahif bir hale gelmişti. Hattâ bir gün hamamda solgun teni altında ortaya çıkan kemiklerine bakarak: ?Bütün ömrümde kimseden utanmadım fakat şu zayıf vücudumdan utanıyorum; zira o bana çok hizmetlerde bulundu, bense ona istediği gibi bakamadım.? demişti.
Mesnevî?nin yazılması bitmiş ve artık Hakk?a yürüme zamanı da gelmişti. Son gazellerinde de, Mutlak Varlık?a bir an evvel kavuşma isteğinin heyacanı dalgalanıyordu.
Yıl 1273... Maddenin ve mânânın kış mevsimi idi. Büyük velinin rıhlet zamanı geldi. Konya?da depremler, ardı arkası kesilmeyecek şekilde çoğalmıştı. Gene bir gün deprem olmuş, yer yerinden oynamıştı... Mevlâna o gün; ?Korkmayınız; yerin karnı acıktı; şu günlerde yağlı bir lokma istiyor. İnşaallah muradına çabuk vasıl olur da siz de üzüntüden kurtulursunuz!? buyurdu. Bu depremden birkaç gün sonra ağır bir ateşle yatağa düşen Hazreti Mevlâna bütün Konya?nın havasını üzüntüye garketmiş, onları firkat gözyaşları ile başbaşa bırakmıştı. Son gece Hazreti Mevlâna yatağından hafifçe doğruldu ve oğlu Sultan Veled?e ?Veled oğlum ben iyiyim artık. Git yat. Biraz dinlen.? dedi. Sultan Veled istemeyerek itaat etti. Mevlâna arkasından son gazelini okuyor, Çelebi Hüsamettin de kaleme alıyordu.
?Biz geceleri ta sabahlara kadar sevda dalgaları arasında bocalar dururuz. İstersen gel bağışla bizi istersen gel cefa et bize.?
?Bir dert ki, ölümden başka devası yok. Ben nasıl olur da bu derde deva bul derim.?
?Ben o padişah değilim ki, tahttan ineyim de tabuta bineyim. Benim tabutumun yazısı ebedîliktir.?
diyen Hazret-i Mevlâna, son sözleri arasında 17 Aralık 1273 pazar günü sevgilisine kavuşmuştu.
www.elabayrak.com tıklayarak görebilirsiniz
www.elabayrak.com
Hazret-i Mevlâna, 30 Eylül 1203?de Horasan?ın Belh şehrinde doğdu. Babası Sultanu?l-ulemâ diye bilinen Bahaeddin Veled, annesi Harzemşahlardan bir prenses olan Mü?mine Hatundur.
Bahaeddin Veled, ilimde, hilimde ve hitabette Belh insanın manevi yöndenistenilen kıvama getirmeye çalışmıştır. O?nu sevmeyenler halk üzerindeki bu engin tasarrufunu çekememiş, ?yerinizi alacaktır? gerekçesi ile kendisini padişaha şikayet etmişlerdi. Dünya malında gözü olmayan büyük veli, dedikoduya meydan vermeden, bir cuma sabahı Belh şehrini aile efradı ve birkaç müridi ile terkeder. Ne var ki, Belh?in bu mânâ sultanının ayrılışından sonra, Belhliler ve Sultan ailesi Moğolların istilâsına maruz kalacak ve bu dargınlığın ağır faturasını canları ile ödeyeceklerdir.
Bahaeddin Veled?in ilk konakladığı yer Nişabur olmuştur. Orada devrin büyük mutasavvıfı Feriduddin Attar, Sultan?ul-Ulemâ?yı karşılamış ve delikanlılık çağında bulunan Mevlâna Celâleddîn?in de bulunduğu bir sohbet yapmışlardı. Hazret-i Mevlâna bu sohbetten çok istifade etmiş, Feriduddin Attar?ın dikkatini çekerek yeni yazmış olduğu ?Esrarnâme? adlı eserinin bir nüshasının kendine hediye edilmesine muvaffak olmuştur.
Daha sonra Bağdat?a gidilmiş, bundan sonra da Mekke ve Medine?ye gidilerek Hac farizası yerine getirilmiştir. Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled Hazretlerinin gönlü, ?Rum diyarı? ismi ile maruf Anadolu?da idi. Nitekim bu istek gerçekleşti. Yola tekrar Hicaz Bölgesi?nden revân olunup Larende?ye kadar gelindi. Anadolu?nun bu şirin mıntıkasında Mevlâna Celâleddîn, Gevher Hatun?la evlendi.
Yıl 1219... Selçuklular?ın başına dünya ve âhiret sultanı diyebileceğimiz madde ve mânâ eri bir hükümdar gelmiştir. Alâeddin l. Keykubat Larende?den Sultan?ul-Ulemâ?yı aile efradı ve mürîdânı ile beraber Konya?ya davet etmiş ve Konya?ya yerleşmesine vesile olmuştur. Burada Alâeddin l. Keykubat, Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled hazretlerine mürid olmuştur. 12 Ocak 1231 yılında ise yine burada Sultan?ul-Ulema, Allah?ın rahmetine kavuşmuştur.
Bu zamana kadar babasının tedrisatında ve mânevî terbiyesinde yetişen Hazreti Mevlâna bundan sonra babasının halifelerinden Seyyid Burhaneddîn Hazretleri?nin terbiyesi ile yetişmiştir. Esasen Mevlâna?nın hayatında üç büyük irşad ehlinin olduğunu görürüz. Bunlardan birisi ve ilki, çocukluk ve delikanlılık dönemlerinin yanında geçtiği kendi öz babası Sultan?ul-Ulemâ Bahaeddin Veled Hazretleri; ikincisi nefis tezkiyesinde onu çok ciddi bir gönül adamı yapacak, nefis merdivenlerinden yükselebilmesi için engin bir çileye sokacak olan büyük mürşid Seyyid Burhaneddin Hazretleri, üçüncüsü, aşk ülkesindeki vuslat kapısı Şems?dir. Diyebiliriz ki Mevlâna?nın mânevî hayatındaki cenin dönemi babasıyla; çocukluk, gençlik, delikanlılık dönemi Seyyid Burhaneddin?le; aşk dönemi ise Şems-i Tebrizî ile geçmiştir.
Seyyid Burhaneddin Hazretleri, Bahaeddin Veled?in metoduna göre, devamlı oruç ibadeti ile Hazreti Mevlâna?ya nefsini tezkiye ettirmiştir. O?na göre (ve gerçek de odur ki) ârifin kalbindeki marifet nurunun ortaya çıkıp parlayabilmesi için açlık şarttır. Seyyid Burhaneddin Mevlâna?ya bunu yaptırmıştır. Mevlâna o kadar yükselmiştir ki, Konya?dan ayrılıp Kayseri?ye yerleşmek isteyen mürşidi Seyyid Burhaneddin?e gönül etmiş, bindiği katırı bu nazla devirerek mürşidinin ayağının kırılmasına sebep olmuştur. Seyyid Burhaneddin Hazretleri de, ayağı kırılmasına rağmen, bu istidatlı talebesine kızması gerekirken tatlı bir tebessümle yanındakilere ?Bizi Celâleddîn göndermiyor? diyerek geri dönmüştür.
Ne var ki, Kayseri?ye gitmeye kararlı olan Seyyid Burhaneddin bir müddet sonra ?bir postta iki arslan oturmaz? gerekçesiyle Konya?dan ayrılmıştır.
Mevlâna?nın bundan sonra Şems-i Tebrizî ile karşılaşıncaya kadar hayatı medresede talebelerine ders vermek, halkı ikaz ve irşad etmekle geçmiştir.
Günlerden bir gün, Konya?ya alışılmamış tipte meczup bir veli gelmişti. Adı Şems-i Tebrizî. Kâinatın her zerresinde, mahlukatın her cinsinde, duran ve hareket eden her maddede Allah?ın tecellisini gören bu zat o kadar kendinden geçmişti ki, nazar ettiği her noktanın yanmaması mümkün değildi. O, bütün bakışlarında aradan çekilir, âlemi seyredinin kim olduğunu gayet iyi bilirdi.
Ve nihayet beklenilen an gelmiş, Mevlâna, medresesinden çıkmıştı. Kendine doğru ilerleyip atının yularını tutan o ulu kişi, kendi kadar güzel bir soru soruyordu bu mânâ erine. Nazarı, Hazreti Mevlâna?nın yüz hatlarında geziyor ve dudakları şu cümleyi söylemekle meşgul oluyordu: ?Söyler misin bana, ?Seni tanıdım? diyen Beyazıd-i Bestâmî mi büyük, yoksa ?Yâ Rabbi seni layıkıyla tanıyamadım? diyen Hazret-i Muhammed (sav) mi?? Hazret-i Mevlâna bu tatlı ve ağır soruyu bir mânâ padişahı olduğunu ifade edercesine şöyle cevaplandırıyordu: ?Hiç şüphesiz ?Seni layıkıyla tanıyamadım? diyen Hazreti Muhammed, ?Seni tanıdım? diyen Beyazıd?den çok büyüktür.? Şems, bu tecelli karşısında bir sayha atıp kendinden geçer. Bundan sonra iki ezelî dost, kimin kime mürid kimin kime mürşid olacağı belli olmayacak bir tarzda müştereken vahdet şerbetini içmeye başlamışlardır.
Her zaman olduğu gibi ?vecd? ve ?aşk?ın insan üzerine bıraktığı çekicilik vasfı yanında bu mutlak kıymeti kaybedeceği endişesiyle halkta kıskançlık dönemi başlar. Nitekim bu iki dost arasındaki muhabbet neticesinde de böyle olmuştur. Onları saran vahdet sarhoşluğunun yanında halkın dedikodusu da artmıştır. Şems?in kararlı tutumu, Mevlâna?nın teslimiyeti dış âleme bütün kapıları kapamıştır.
Öyle bir devre başladı ki, Mevlâna, bütün dost ve arkadaşlarından ve Konya?nın ileri gelen zevâtından ayrılmış, medresesinde Şems ile birlikte sır kabuğuna çekilmişti. Bu hal zamanın insanını harekete geçirmiş, ?Şems denilen bu adam gelip Mevlâna?mızı elimizden aldı? diye halk arasında dedikodular yayılmıştı. Bu dedikodular Şems?in aniden Konya?dan ayrılmasına sebep olmuştur.
Mevlâna, derin hasret ateşleri içinde kıvranırken cemalinde her an Hakk?ı seyrettiği mürşidini aramaya koyulmuştu. Konya?ya gelip gidenden mecnun misâli ?Şems, Şems!? diye soruyor, uçan kuşlardan haber arıyordu. Esasen bu arayış ve yanış Şems?in muhabbetinde yok oluştu. Mevlânâ?nın kemâli için bu ateş günden güne büyüyor, ikinci bir vuslat için sakin bir okyanus zemini halini alıyordu.
Beklenilen haber Konya?da yayılmaya başladı: ?Şems Şam?da.? Haberi alan Mevlâna derhal oğlu Sultan Veled ile birkaç müridini birçok hediyelerle beraber Şam?a gönderir. Şam?da ahşap bir binanın loş odasında karşısındaki şahısla muhabbet eden Şems, gelenlere ilgi duymamış intibaını veren bir tavır alır. Sultan Veled, ruhundaki engin terbiye ile büyük velinin eline dudağını ve alnını kavuşturur ve ?Sultanım önceden çıkan bütün dedikodular için Konya?nın eşrafı ve bütün halkı özür beyan ediyor ve yüce şahsınızı Konya?ya davet ediyorlar.? der. Bu sözlere de rağbet göstermeyen Şems,Sultan Veled?i duymazlıktan gelir, muhabbetine devam eder. Ve gözünü parlatacak, ruhunu sonsuzluk ülkesine kadar yüceltecek sevgilisinin davet teklifini, Hak sözden başka bir söz duymayan kulağıyla işitir; Sultan Veled, ?Efendimiz! Bütün bunların yanında sizi en az sizin kadar seven babam Mevlâna sizi Konya?ya davet ediyor.? der. Bu en güzel davet Şems?i Konya?ya uçurmuştur.
?Şems geliyor!? diye istikbâl için Konya?nın eşrafı ve halkı sokaklara dökülmüş, na?tlar, kasideler, ilâhiler ve Kur?ân-ı Kerim okunmaya başlanmıştı. İki Hak dostu yine karşı karşıyaydı. Mevlâna bu ezel ve ebed mânâ büyüğünü medresesine getirmiş ve onun için mutevazi bir köşe hazırlamıştır. Bu yolculukta Şems Sultan Veled?e mânevî sırlarını verdiğini ifade ediyor. Hazreti Mevlâna, mürşidi Şems?i, kendi terbiyesinde yetiştirdiği evlatlığı ve müridesi Kimya Hanımla evlendirir. Artık Şems tamamen Konya?lı olmuştur.
Bir süre sonra bu iki ezelî dostu çekemeyenler, dedikodu kazanını kaynatmaya başladılar. Mevlâna?yı kemâle erdiren Şems?in şehadeti yaklaşmıştı. Bir gece medresenin etrafını sarmışlar, Mevlâna ile derin vahdet sohbetinde iken onları vahşet plânları ile bu denî âleme çekmişlerdi. Kapı çalınır ve Şems istenir. Gece karanlığında kapıyı açarak karanlığa karışan Şems, bir sayha atarak ortadan kaybolur. Şems?in sadece yerde birkaç damla kanına rastlanır. Bu hadise 1247 senesi Aralık ayının bir Perşembe gecesi olmuştu. Rivayetler Şems?in o gece şehit olduğunda kuvvet kazanıyor.
Bu devreden sonra Mevlâna artık yalnızdır. Ah-ı enîn ile günleri ve geceleri geçirir. Baştan başa aşk vadisi olan meşhur Mesnevî?sini bu dönemde kaleme almıştır.
Şems?in ahirete rıhletinden sonra onun ölümüne inanmak istemeyen Hazreti Mevlâna sanki her zaman gelecekmiş gibi bir bekleyiş içindedir. O da Şems?in şehadetini bilmesine rağmen varlığının her zerresine nüfuz eden Şems?in muhabbetini bu arayışla tatmin ediyordu.
Gördüğü her varlıkta, işittiği her ses ve sözde Şems vardı. Şems bir ayna olmuş, o aynada Mevlâna kendini seyretmeye koyulmuştu. Mevlâna ?Ben o, o ben; onunla aramızda bir fark yoktur!? diyerek bu ilâhî gerçeği ifade etmeye çalışıyordu. Mevlâna bütün gecelerini kendi gönül âlemindeki Şems?in varlığı ile değerlendiriyordu ve bu gecelerde 7-8 gazel birden yazabiliyordu. Bu gazellerde önce ?Hâmuş? mahlasını kullanmış, daha sonra da doğrudan doğruya Şems?in adını söylemişti.
Mevlâna?nın bundan sonraki irşad döneminde Kuyumcu Selahaddin isminde büyük bir veliye rastlıyoruz. Diğer yetiştirdikleri arasında oğlu Sultan Veled, Emir Süleyman, Çelebi Hüsamettin gibi büyük zevâtın olduğunu da görüyoruz.
Mevlâna devrin büyüklerinden olan Muhyiddin-i Arabî?nin evlâtlığı Sadreddin-i Konevî ile de sohbet etmiştir.
Zaman ilerledikçe Mevlâna?nın varlık ağacı (vücudu) zayıf ve nahif bir hale gelmişti. Hattâ bir gün hamamda solgun teni altında ortaya çıkan kemiklerine bakarak: ?Bütün ömrümde kimseden utanmadım fakat şu zayıf vücudumdan utanıyorum; zira o bana çok hizmetlerde bulundu, bense ona istediği gibi bakamadım.? demişti.
Mesnevî?nin yazılması bitmiş ve artık Hakk?a yürüme zamanı da gelmişti. Son gazellerinde de, Mutlak Varlık?a bir an evvel kavuşma isteğinin heyacanı dalgalanıyordu.
Yıl 1273... Maddenin ve mânânın kış mevsimi idi. Büyük velinin rıhlet zamanı geldi. Konya?da depremler, ardı arkası kesilmeyecek şekilde çoğalmıştı. Gene bir gün deprem olmuş, yer yerinden oynamıştı... Mevlâna o gün; ?Korkmayınız; yerin karnı acıktı; şu günlerde yağlı bir lokma istiyor. İnşaallah muradına çabuk vasıl olur da siz de üzüntüden kurtulursunuz!? buyurdu. Bu depremden birkaç gün sonra ağır bir ateşle yatağa düşen Hazreti Mevlâna bütün Konya?nın havasını üzüntüye garketmiş, onları firkat gözyaşları ile başbaşa bırakmıştı. Son gece Hazreti Mevlâna yatağından hafifçe doğruldu ve oğlu Sultan Veled?e ?Veled oğlum ben iyiyim artık. Git yat. Biraz dinlen.? dedi. Sultan Veled istemeyerek itaat etti. Mevlâna arkasından son gazelini okuyor, Çelebi Hüsamettin de kaleme alıyordu.
?Biz geceleri ta sabahlara kadar sevda dalgaları arasında bocalar dururuz. İstersen gel bağışla bizi istersen gel cefa et bize.?
?Bir dert ki, ölümden başka devası yok. Ben nasıl olur da bu derde deva bul derim.?
?Ben o padişah değilim ki, tahttan ineyim de tabuta bineyim. Benim tabutumun yazısı ebedîliktir.?
diyen Hazret-i Mevlâna, son sözleri arasında 17 Aralık 1273 pazar günü sevgilisine kavuşmuştu.
www.elabayrak.com tıklayarak görebilirsiniz
www.elabayrak.com
Mevlana Celaddin-i Rumi - Türk Büyükleri Fiyat listesi
Benzer Ürünlerimiz
- Oksu Bayrak
- Ankaragücü Telalı Makam Bayrağı
- Maksure Bayrak
- Çorum Merkez Atatürk Anadolu Lisesi Flaması
- Denizli Kargo Reklam Bayrakları
- Çerçiköy Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- 6 Metre Sonsuz Döner Sistem Metal Bayrak Direği Satışları
- 16 Metre Sonsuz Döner Sistem Metal Bayrak Direği Nerede
- Yalova Kargo Plaj Bayrakları
- Marchand Yol Bayrakları
- Sarıbeyler Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Kelkit Ticaret Ve Sanayi Odası Orta Boy Reklam Dubası
- Vanden Plas Dubalı Bayraklar
- Rahman Bayrak
- mahalle muhtarlığı pankart bastır
- Adana Seyhan Yıldırım Bayazıt Ortaokulu Flaması
- IMF Küçük Boy Reklam Dubası
- İlkem Koleji Konvoy Flaması
- 52 Metre Ekonomik Bayrak Direği Üretimi
- Akdeniz Üniversitesi T Masa Flaması
- Kahramanmaraş Ticaret Borsası Orta Boy Reklam Dubası
- Bisikletçi Yelken Bayrakları
- Lg Servisi Dubalı Bayraklar
- Sabunluk Yol Bayrakları
- Köprüköy Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Yeşil Cami Bayrak Firmaları
- İlgi Okulları Telalı Makam Bayrağı
- Kargı Afiş
- Boyama Kumlama Oltalı bayraklar
- Brc Kalite Belgelendirme T Masa Flaması
- Dobruca Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Ağrı Toptan Olta Bayrakları
- İstanbul Sancaktepe Yenidoğan Mevlana Ortaokulu Flaması
- Dewalt Çerçeveli Resimler
- Ivory Coast Plaj Bayrağı
- Bolaşlı Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- MEF Üniversitesi Bina Boyu Bayraklar
- Basisen Arka Plan Manzara Resmi
- Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Banner Roll Up
- Altus L Masa Flaması
- Göcenek
- Kayasaray
- Kömürcü Köyü Yelken Bayrağı
- Ankara Altındağ Doğan Çağlar Özel Eğitim Meslek Lisesi Flaması
- Kaliteli 100x150 cm Saçaksız Makam Bayrağı Flamaları Üretimi Ve İmalatı
- Akbank Üçgen Bayrak ve Flamalar
- Polatlı Ticaret Odası Afiş ve Pankartlar
- 200x300 Flamaları Tasarımı
- Yeniyurt
- 17 Eski Türk Devletleri Seti Üretimi ve Satışı
- Yerbağ Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Güdül Belediyesi Yastık
- Barolar Birliği Grev Önlüğü
- Burdur Servisi Dubalı Bayraklar
- Bridgestone Saçaklı Takdim Flamaları
- Sürüngen Ürünleri Olta Bayrakları
- Adıyaman Merkez Dandırmaz Polis Amca İlkokulu Flaması
- Dülgerli
- Birlikflex Bina Boyu Bayraklar
- Web Tasarım Pankart
- Siirt İl özel İdaresispor Afiş ve Pankartlar
- Çığıl Bayrak
- Tuzla Belediyesi L Masa Flaması
- Türkiye Cumhuriyeti Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Çerçeveli Resimler
- Köpek Boyama Bina Boyu Bayraklar
- Umm Oltalı bayraklar
- Vaillant Plaj Bayrağı ve Yelken Bayrağı
- Aşağıemirce Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Kelismailuşağı Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- İzmir Bayraklı Osman Çınar Ortaokulu Flaması
- Elite Hotels Banner Roll Up
- Genel İnşaat Bandana
- İzzetpaşa Reklam Bayrakları
- Kemerli Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Belkavak
- Kahramanmaraşspor Plaj Bayrağı ve Yelken Bayrağı
- Province Of Hesse Nassau Kaliteli Plastik Duba
- 51 Metre Ekonomik Bayrak Direği Yapan Firmalar
- Akmescit Bayrak Firmaları
- Doğanyurt Branda,Vinil Baskı,Branda Baskı Pankart Baskı,Afiş,Delikli Branda
- Pansiyon Dükkan Önü Bayrakları
- Ankara Elmadağ Atatürk Ortaokulu Flaması
- Toptan Mallar Bayrağı
- Daf Reklam Bayrakları
- Bekotaş Boya Kaldırım Park Büyük Boy Reklam Dubası
- İstanbul İmar Yatay Çekilen Flamalar ve Bayraklar
- Lamborghini Yatay Bayrakları
- seçim pankartı tasarımı
- Belen Afişçi
- İlkbahar Tomurcuğu Rengi Kaldırım Bayrakları
- Şükriye Bayrak Firmaları
- Dominox Yelken Bayrakları
- Dilaver Kasa x Banner
- Dicle Afiş
- Uluslararası Bayrak Bilimciler Federasyonu Bayrağı Fiyatları Satışı
- Kastamonu Evden Eve Nakliye Plaj Bayrağı
- Eşmetaş
- Gözören Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Tamburalı Bayrakçı Bayrak imalatı ve satışı afiş Dijital Baskı
- Turan Hareketi Partisi Masa Örtüsü